İzmir’in Karşıyaka ilçesinde oturan Osman Rogala’nın yaklaşık 3 ay önce ağzının içinde yaralar çıkmaya başladı. Konuşmakta ve beslenmekte zorlanan Rogala, yaşam konforunun giderek düşmesi üzerine önce genel cerrahi ardından da diş polikliniği bölümüne başvurdu.
DHA’ya göre Rogala’ya yapılan biyopsi sonucunda İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Medical Point Hastanesi’nde dil kanseri teşhisi konuldu. Osman Rogala’nın 1 Ağustos tarihinde riskli bir ameliyat geçirdiğini belirten kızı Seda Rogala, babasının bir an önce eski yaşamına dönmesi için sabırsızlandıklarını söyledi. Seda Rogala, “Babamın ağzında ufak bir yara vardı. Genel cerrahiye gittik ne olduğunu anlamadılar, dişe gittik onlar kulak burun boğaz (KBB) bölümüne yönlendirdiler. Biyopsiden sonra ağzının içinde tümör olduğunu öğrendik. 3 ay önce şikayetleri başlamıştı. Tanı konulup ameliyat edilmesi 1 ayı buldu” diye konuştu.
Dil kanserinin nadir görülen bir kanser türü olması nedeniyle tanıyı duyduklarında önce şaşırdıklarını ve endişelendiklerini vurgulayan Rogala, “Zor bir durum, az bulunan bir türmüş. Ameliyattan önce ağzındaki yara çok büyümüştü. Yemek yemesini ve konuşmasını zorlaştırmıştı. Bir an önce iyileşmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘YAMAYA GEREK KALMADAN DİLİ ONARDIK’
Hastanın başarılı bir operasyon geçirdiğini anlatan İEÜ Medical Point Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erdem Eren, “Hastamıza biyopsiden sonra teşhisi koyduk. Multidisipliner çalışıp hastamızı Onkoloji Konseyi’nde tartıştık ve ameliyat kararı çıktı. Ameliyatı yaptıktan sonraki takip süreci önemli. Aylık kontroller başlayacak. Gerekli olduğu zaman radyasyon ve medikal onkolojinin devreye girmesi gerekiyor. Ameliyatı kolay sayılabilecek bir operasyon değildi. Lenf bezlerine sıçrama ihtimali olduğu için boyundaki lenf bezleri temizlendi. Ağız içindeki kitlenin çıkartılması gerekliydi. Dilin çok önemli işlevleri var. Dil yemek yeme ve konuşmada devreye giriyor. Öncelik tümörün tamamen temizlenmesiydi. Aynı zamanda hastanın yemek yemesi ve konuşmasını sağlayacak dili oluşturmak gerekiyordu. Şanslıyız, çünkü hastamızın lezyonu derine ilerlememişti. Dilin kendi yapısıyla dili onarmamız mümkün oldu. Bazı durumlarda boyundan ya da göğüsten yama yapmak gerekebiliyor. Geç kalınsaydı çene kemiğine sıçrama olabilirdi. Filmlerde bir sıçrama görmedik” dedi.
‘KONUŞMASININ DÜZELMESİ 1 YILI BULABİLİR’
Ameliyatın ardından hastanın ilk 3 gün zorlanabileceğini aktaran Prof. Dr. Eren, burundan beslenmesi gereken Osman Rogala’nın boynunda da ufak bir delik açtıklarını söyleyerek “Dil kanseri nadir gözüken kanserlerden biridir. Sigara kullanımı tetikler. Ağız hijyenine önem verip dişlerin bakımına da dikkat etmek gerekir. Dişlerdeki fazla çürükler kanser için ortam yaratır. Hastamız bir süre burundan beslenecek. Emniyet olarak, nefes alması için bir delik açtık. Çünkü dille ilgili işlem yapıldığında şişlik ve ödem nedeniyle hasta nefes alamıyordu. 3-4 günden sonra kendine gelmeye başlayacak. Ağzında sıcak yemek varmış gibi konuşması biraz bozuk olabilir. Konuşmadaki zorluğu aşması 1 yılı bulabilir” ifadelerini kullandı.
Ağız içindeki yaraların hafife alınmaması gerektiği konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Eren, erken teşhisin önemine vurgu yapıp şunları söyledi:
“Ağız içinde 3 haftadan fazla süren ve geçmeyen bir yara varsa kulak burun boğaz hekimine başvurmakta fayda var. 2-3 haftadan fazla süren ağız yaralarına çok dikkat edilmeli. Sıçrama ihtimali en çok korktuğumuz durumlardan biridir. Dil, bilhassa lenf damarlarının çok yoğun olduğu bölgelerden biri. Çok ihmal edilirse agresif müdahaleler yapmak gerekebilir.”
(DEMİRÖREN HABER AJANSI)